Dün poyrazın keskinliği, yağmurun da çokça yağası vardı. Ben hem inanılmaz ıslandım, hem de ısıtılmamış bir motorda 30 dakika kadar bekledim ve ardından da Adaya seyahat ettim. Dolayısıyla eve geldiğimde sürekli yanan kalorifer, sıcak duş, kalın çorap, uzun kollu giymek ve hatta bir de üzerime şal almak dahi fayda vermedi; bedenim ısınamadı ve nitekim akşam 21.30 civarında kendini uykuya çekti.
İnsan, fiziksel veya psikolojik bir şok yaşadığında onu atlatmanın yollarından biridir uyumak. Böylece tüm organları yeniden normaline döner. Fakat bu uyuma hali uzadıkça, günlere veya aylara döndüğünde orada artık bir iyileşme, yenileşme değil de, hastalıktan söz ederiz. Fiziksel anlamda organlarımız yavaşlar, psikolojik anlamda belki depresyondayızdır, vs. Ve yaşam bağımız biter.
Toplumsal şok da bireysel şoka benzer. Toplumun, yaşadığı şok sonrasında dinlenmeye ihtiyacı olur. Fakat bu dinlenme uzadıkça, toplum yok olmaya meyleder. Ve kapitalist sistem, toplumsal şok anlarından beslenir, palazlanır ve güçlenir.
Ülkemiz 1999 İstanbul depremiyle ve onun ardından oluşan ekonomik kriz ile öylesine şoktaydı ki, 2002 genel seçimlerinde Erdoğan'ın, toplamda oy veren %79'luk seçmenden sadece %34.29'lük oranı alarak iktidara geldiğini ve inanılmaz anti-demokratik bir adım olarak da TBMM'deki 550 vekilden 363'ünü almasını kavrayamadı.
Milletimiz sorgulayamadı.
Erdoğan, 2002'de iktidara gelebilmesi için tekrar edilen Siirt seçimleriyle ve o sene bir anda seçim sonuçlarını açıklayan bilgisayar sistemiyle, oy veren %79'un sadece %34 oyunu alarak iktidara geldi.
Milletimiz bu sonucun, asla ve asla toplumu yansıtan bir sonuç olmadığını göremedi!
Aslında AKP iktidarda olduğu 19 sene boyunca hiçbir zaman %50 olmadı, olamadı! Erdoğan'ın "benim %50'm" sözü asla toplumu yansıtmadı.
Her seçimde hepimizin izlediği onlarca şaibe videosu oldu.
Örneğin Mansur Yavaş, 2019 öncesi seçimde de kazanmıştı ama Gökçek'in türlü çeşit oyunlarıyla Belediye Başkanlığı yapamadı. 2019'da ise artık sandıklara sahip çıkmayı başarmıştık!
Bu sebeple milletin gerçek iradesini gördük...
Oysa çok daha önemli bir adım olan referandumda sandıklarımıza sahip çıkamadık.
Oy kullanan toplam seçmen oranı %85 idi.
Hepimizin izlediği onlarca şaibe videosu yayınlandı. Bazı yerlerde şiddet gördük, vurulanlar, dövülenler oldu.
Bu da yetmedi seçimlere eklenen 2 milyon mühürsüz oyla, referandumdan evet çıktığı iddia edildi.
Millet yine şoktaydı!
Bu kadar kişi AKP karşıtıyken sonuç nasıl evet çıkabilirdi?
Çıkmamıştı.
Aksini iddia eden varsa, hemen bugün yeniden referandum yapılabilir.
Ama biz şiddeti, şaibeleri ve mühürsüz oyları sorgulayamadık.
Son 19 senede ne zaman millet ayaklansa, Menderes'in bizi şok etmiş sonu dile geldi.
Ne zaman vatandaş söz söylemek istese, bizi şok etmiş 1980 darbesi hatırlatıldı ve vatandaş darbecilikle suçlandı.
Her gün kadınlarımız öldürülürken, protesto yapanlar terörist, muhalefet zillet, askerlerimiz kelle, gençlerimiz çapulcu olarak adlandırılırdı ve köylümüz ananı da al git yaklaşımına, madencilerimiz ve çocuklarımız fıtratlarına kurban oldu.
Ve hepimizin gözleri önünde son 19 senede bir sivil darbe gerçekleşti.
Artık bir Cumhuriyet değiliz.
Demokrasi ile yönetilmiyoruz.
Diplomasını gösteremeyen, daha en başta bu sebeple oturduğu makamda oturamayacak bir adamın imzasıyla otokratik şekilde yönetilmekteyiz.
Kapitalist sistem, toplumsal şoklardan beslenir.
Atılan bombalar, faili meçhul cinayetler, kadın cinayetleri, yalan (gerçekdışı) üzerine oluşturulmuş algılar, manipülasyonlar, herhangi salgın hastalık, kutuplaştırma, düşmanlaştırma, kültürel, sosyal veya ekonomik kriz, Ergenekon, Balyoz gibi adaletsizlikler, vs...
Çünkü şok anlarında iyileşmek için uyumaya başlarız.
Bireysel veya toplumsal, fark etmez.
Fakat bu uyku uzadıkça artık iyileşme gerçekleşmez.
Uyku uzadıkça yok oluş başlar.
Madenlerimiz satılır, sularımız, topraklarımız satılır, paramız değer kaybeder, geleceğimiz satılır, vatandaşlığımız satılır.
Kapitalist sistem kazanır.
....
Bizim, bireysel ve toplumsal olarak, artık uyanma zamanımızdır.
Harekete geçme zamanımızdır.
"Bir kişiyle ne yapılabilir" rehavetinden çıkıp, "hiç kimse olmasa da ben" haleti ruhiyesine girmemiz lazım.
Bizim, bizi yıllardır şok edenleri şok etme zamanımızdır artık!
Comments