top of page
Yazarın fotoğrafıDeniz Kite

Yeni Gelecek: ABD-Çin Soğuk Savaşı Dönemi

Doğu Bloku çökmeden önce ve sırasında Viyana’da yaşamaktaydım. O zamanlar 20’li yaşlarda olunca, bugüne göre daha meraklı, bütünü görme konusunda bugüne göre daha deneyimsizdim. Bununla birlikte Doğu ile Batı arasındaki fark inanılmazdı ve yaşarken, her iki taraf içinde tüm güçlü yönleri ve zaafları fark edebiliyordum.


1980’lerden itibaren başlamış olan “ılımlı İslam” bizde kendisini Kenan Evren darbesiyle gösterdi. Askeri darbe demek istemiyorum artık; o dönemin ılımlı İslam projesine evet demiş askerlerinden biri olan Evren, bir süredir artan terör ve özellikle gerçekleştirilmiş Maraş, Çorum vb. katliamlar sonrasında, darbeyle birlikte hem Kürt hem de dini tarafı baskın Özal’ın yolunu açacaktı. Dahası terörden korkmuş ve bunalmış, nice evlatlarını kaybetmiş insanlarımıza solcular öcü gibi gösterilecek ve pek çok aydınlarımız da ülkeden gidecekti. Gülen Hareketi yeni yeni güçleniyordu ve üniversitelere ılımlı İslam’ı güçlendirmek için konan “başörtüsü yasağı”, terörden de bıkmış insanımızı isyan ettirecekti. Yavaş ve planlı adımlarla başörtüsünün adı türban olarak değişiyor ve protestolar artıyordu.


O dönemlerde, ülkemizde kalarak mücadele etmeyi seçmiş ve bütünsel bakan bazı aydınlarımız, örneğin Uğur Mumcu, “demokratik yollarla gelip, anti demokratik yollarla ilerleyecekler” şeklinde bizi uyarmaya çalışıyordu. Asker içinde de Atatürk ve Cumhuriyet koruyucuları fazlaydı. Gülen’in dergisinin de adı olan “sızıntı” henüz askerlerimize yayılmamış, devlet kadroları nispeten temiz ve devletin kurumsal yapısı hala cumhuriyetçi idi.


Benzer yıllarda, Erdoğan ve Gül’de siyasetin içindeydiler ancak henüz isimlerini bilmiyorduk. Onları 1990 ortalarında tanımaya başlayacaktık.


Ülkemizde bu görüntü varken, SSCB’ne yakın olan Yugoslavya, hem de Avrupa’nın göbeğinde, Hristiyan Müslüman savaşını yaşayacaktı. Elbette bir günde iç savaşa yaklaşmamışlardı! Ekonomik kriz, artan belirsizlik, zengin-fakir ayırımları, nefret söylemleri bilinçlice iç savaşı kışkırtırken, kendisi dağılmış olan SSCB de bu süreçte yer alıp, Yugoslavya’yı bölünmekten koruyamayacaktı.


Öte yanda Taliban’ı ortaya çıkaran ABD, Afganistan üzerinden Rusya’ya; dağılma sırası ve sonrasında, baskı kuracaktı. Bunu söylerken bir komplodan söz etmiyorum elbette! Hillary Clinton’ın Taliban’ı kurduklarına dair net sözleri vardır. 1985 yılında ise Reagan Beyaz Saray’ın bahçesindeki gazetecilere yanındaki Afganlılar’ı göstererek şöyle demekteydi: “Bu beyler, Amerikan’nın kurucu babalarının ahlaki eşdeğeridir.” Aynı yıl İstanbul’da Erdoğan Hikmetyar’ın dizinin dibinde fotoğraflanacaktı! Hikmetyar CIA ilişkileri çokça yazılmıştır, burada buna değinmemize gerek olmasa da CIA’in Gülen’i de desteklediği, CIA’in kendi web sitelerinde alenen paylaşılmıştı.


Sonuç olarak, her ne kadar Taliban’ın resmi kuruluşu 1994 olsa da yukarıda değindiğim açıklamalar sebebiyle bunun öncesi olduğunu biliyoruz. 1994 ülkemizde de ilginç bir yıldır: O sene Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmiştir!


Yeni Gelecek Yükleniyor

Taliban’a kimler, nasıl silah sağladı, kimler, neden destekledi soruları cevaplaması kolay sorulardır. Hatta desteklenme sebebi sadece SSCB veya sonrasında Rusya’yı kontrol de değildir; Afganistan madenden yana müthiş zengin bir coğrafyada yer alır. Çinko, bakır ve günümüzün en önemli madeni olan lityumdan yana çok çok zengindir. Ayrıca uyuşturucu üreten bir merkez ülkedir. Biz bugün “ABD 20 sene sonra Afganistan’dan çıktı” derken, fiilen Afganistan’da yer alan Amerikan askerlerinin çıkışından söz etmiş oluyoruz; Taliban aracılığıyla ABD zaten ve çok daha öncesinde Afganistan’da idi.

20 sene demelerine sebep olan ve 11 Eylül 2001’de nasıl olduğu hala tartışılabilir İkiz Kuleler saldırısı, ABD’ye, tüm dünyanın itiraz edemeyeceği şekilde, Afganistan’a girme adımını sağlayacaktı. Yıllar sonra Usame bin Laden’in, yine içinde Hillary Clinton’ın yer aldığı o ünlü “öldürüldüğüne dair” açıklamanın yapıldığı sahnesi hepimizin hafızalarındadır.



Yeni Gelecek: ABD ve Çin Arasında Soğuk Savaş mı?


AKP’nin kuruluşu da 2001 yılıdır. Ve ne tesadüftür ki, 2002 yılında, nereden çıktığı belli bile olmayan bir bilgisayar sistemiyle, ülkemizde genel seçimler yapılacak ve hatta Siirt’te bu seçimler yenilenerek, Erdoğan’ın sadece %34 oy ile Meclis’te %66 çoğunluğu elde etmesi sağlanacaktı!


Erdoğan seçimlere girerken Türk Milletine “Avrupa Birliği üyeliği, kalkınma, istikrar, adalet” gibi sözler veriyor ve değiştiğini söylüyordu. O dönemlerde Erdoğan’ seçenlerle seçmeyenler arasında radikal bir ayırım yoktu. Çünkü son 19 senenin nefret dili ve kutuplaştırma adımları henüz başlamamış, tarikatlar palazlandırılmamıştı. Kadrolarda hala işinin uzmanı bürokratların olduğu kurumsal bir devlet yapısı vardı. Ülkemiz madden ve manen zengin, birlik içinde ve bugüne göre adaletin olduğu, daha refah günlerdeydi. Benzer şekilde “yurtta barış, dünyada barış” ülkemizin düsturu idi.


2001 sonrasında Irak, Suriye, Libya gibi ülkeler ve genel olarak Kuzey Afrika’da; yani Rusya’ya yakın diğer devletlerde neler yaşandığına hepimiz yakından tanık olduk. İhvancılık bu coğrafyalarda beslendi, palazlandı. Zaten diktatörlüğe yakın yönetimleri olan bu ülkelerde, dini ayrılıklar ve etnik kökenler kolaylıkla kışkırtıldı. Nereden geldiği tahmin edilebilecek silahlandırmalarla, iç savaşlar adete körüklendi.


Afganistan ile başlayan bu süreçte Türkiye, Erdoğan’ın siyasetiyle giderek Avrupa Birliğinden uzaklaştırıldı ve bilinçlice bir Ortadoğu ülkesi görünümüne sürüklendi. Tarikatlar madden desteklendi, askerin Mehmetçik olma onuru paralı askerliğe dönüştü, eğitim sistemi uygar bir devletin sisteminden ziyade, gerici bir sisteme dönüştü, devlet kurumları teker teker ortadan kalkarken, işinin ehli bürokratların yerini çoğu AKP’li yandaşlar aldı. Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu, Kızılay gibi çok değerli kurumlarımız amaçlarından saptırıldı, madenlerimiz yabancılara ya da yandaşlara verildi, tarım tüketildi, özelleştirmelerle Cumhuriyetimizin kazanımları yok edildi ve ülkemiz neredeyse tam bağımlı bir hale geldi.


2021 yılında Türkiye Cumhuriyet tarihinin en borçlu dönemini yaşarken, AKP’li siyasetçilerin ve yandaş iş dünyasının adı da yolsuzluklar, uyuşturucu ticareti, insan ticareti, yasadışı silah satışı, para aklama, rüşvet vb. gibi bir dönemler asla düşünemeyeceğimiz suçlara karıştı. Uluslararası ilişkiler açısından baktığımızda Avrupa Birliğinden uzaklaşmış bir Türkiye olarak Bulgaristan, Yunanistan ve Romanya sınır komşularımızla aramız iyi değil, Irak ve Suriye ise halen çatışma içinde olduğumuz sınır komşularımız! Dahası Libya ve Mısır’da kaybeden İhvancılığı destekleyen Erdoğan hükümeti, bu ülkelerde de Türkiye karşıtlığını hızlandırmış durumda.


Kaldı ki, Türkiye’nin, Irak, Suriye, Libya gibi ülkelerdeki farklı grupları askeri ve silahlı desteği, Birleşmiş Milletler’in kınaması da dahil olmak üzere, yabancı basında yer aldı. Ve ülkemizde de bunu dile getiren Türk gazeteciler hakkında soruşturma veya tutuklama kararları çıktı. Dahası Türkiye bu ülkelerden gelen farklı sığınmacılarla adeta istila edilirken, tüm demografik yapımız da bozuldu.


19 sene içinde sadece demokrasiden uzaklaşmadık, bir zamanlar üretim ekonomisine sahip, tarımıyla kendine yeten, doğası cennet kabul ettiğimiz, tarihi varlıkları paha biçilmez, madenleri 82 milyonu yüz yıllarca besleyecek zenginlikte bir ülkeyken, bugün devletin değil, özel sektörün elinde olan savunma sanayine övgüler düzenleyen ve neredeyse maddi tüm varlıklarını satmış ve borç içinde bir hükümet var karşımızda!

İşte tam da bu aşamada, Haziran 2021’de, resmi olan ancak resmi formata hiç uymayan Biden- Erdoğan görüşmesi gerçekleşti. Görüşmeyle paralel olarak, uzun süredir ülkemize yatırım yaptığı iddia edilen Katar ile eğitim ve farklı işbirlikleri anlaşması yaptık. Bizim için, kadın hakları konusunda çok önemli olan ve uygarlığın işaretlerinden kabul edilen İstanbul Anlaşmasından, Erdoğan’ın tek imzasıyla çıktık. Bir anda sınırlarımıza bırakılmış, ayaklarında Nike ayakkabıları olan sırt çantalı binlerce ve sadece genç erkeklerden oluşan Afgan sığınmacıları ülkemize giriş yapmaya başladı. Üniversitelere “yabancı öğrenciler için olmak üzere” ek kontenjanlar açıldı. Örneğin 9 Eylül Üniversitesi’nde bu kontenjan 10.000 olarak açıklandı ve hemen ardından Karşıkaya’da “sığınmacı eğitim merkezi” yapılmak üzere inşaata başlandı.


Ve hepimizin bildiği üzere, birkaç gün önce ABD, bir anda ülkeyi Taliban’a bırakarak, Afganistan’dan çıktığını açıkladı! ABD ile birlikte diğer Batılı devletler de Afganistan’ı terk ederken, Türkiye’nin kalacağı açıklaması yapıldı. Daha kötüsü olamaz dediğimiz bu anlarda ise, Erdoğan ve Dışişleri Bakanımız “Taliban’a yakın olduklarına dair” açıklamalar yaptı. 2021 yılında, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, dünyanın terör örgütü kabul ettiği, zihniyeti açısından Ortaçağ’dan daha geri, İslami uygulamaları açısından dünyayı İslam’dan soğutmuş Taliban’a yakın durduğunu söyledi!


Elbette vaktinde Hikmetyar’ın dizlerinin dibinde oturmuş bir Erdoğan bunu söyleyebilirdi. Fakat Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak bunu asla söyleyemezdi, söylemesi kabul edilemezdi, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti adına bu sözleri yok hükmündeydi ve suçtu aynı zamanda! Nitekim ve hepimizin bildiği üzere, başta sosyal medya olmak üzere, bu görüşe müthiş itirazlar yükseldi.


Ya sonra neler oldu?

Taliban Türkiye’yi istemediğini söyledi, ılımlı bir yönetim mesajı verdi, Çin Taliban’ı kabul ettiğini söyledi, Kabil’de gerçekleşen karışıklıklara eklenen patlayan bombalar ile Amerikalı dahil onlarca insan öldü, ABD Afganistan’dan çıkmayacağını ifade etti ve Türk askeri tamamen geri döndü…


Bundan sonra ne olacak?

Bir şekilde, ABD Türkiye ile anlaşamamış görünmekte. Bunun ilk sinyali Taliban’dan geldiğine göre, ülkedeki maden ve uyuşturucu ticaretinin kontrolünü Taliban üstlenecektir. Patlayan bombanın bir başka İslami cihat grubuna ait olduğunun söylenmesi, en azından bir süre daha ABD’nin bu gerekçeyi kullanacağını göstermekte… Arkada yatan temel sebebin ise, Çin-Taliban yakınlaşmasını kabul etmeyen ve etmeyecek bir ABD olduğunu düşünmekteyim.


Böylece, ABD-Çin gayri resmi soğuk savaşı başlamış oldu!

 

2 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page